Her zaman sağlam bir dinleyici, takipçi kitlen vardı ama yine de anaakımdan ziyade alternatif kanadın sesiydin. “Antidepresan” gidişatı biraz değiştirdi. Billboard listeleri, dijital platformlarda rekorlar, sosyal medyada paylaşılan sayısız “Antidepresan” yorumu… Böylesi bir çılgınlığa hazır mıydın, bekliyor muydun? Bu başarı üretimin esnasında yaratıcılığını etkiliyor mu, seni strese sokuyor mu?

“Antidepresan”ı yaparken Mert’le (Demir) biz de şarkıyı çok beğeniyorduk. Şarkının sevileceğini tahmin ediyorduk ama bu kadar büyük bir “sosyal şarkı” olacağını asla beklemiyorduk. Toplumsal bir şeye dönüştü. Gerçekten çılgınlık. Sonuçlarından mutluyuz. Her yaştan dinleyici kitlesine dokunmak harika. Bu etkide şarkılar müzik tarihinde nadiren çıkıyor. Kariyerimde dönem dönem benzer peak noktaları yaşadım. Bu tarz sıçramalar üretimimi genellikle olumlu yönde etkiliyor. Daha fazlasını yapma “challenge”ı ve isteği yaratıyor içimde. Bir stres içinde değilim. Zaten hesapla kitapla olacak işler değil bence. Şarkıların da bir kaderi ve yolculuğu var. Neyin nereye varacağını belki tahmin edebilirsiniz ama kesin olarak bilemezsiniz. Maya albümü çok beğenildiği ve konuşulduğu için ondan daha iyi bir 5. albüm yapma motivasyonum var bir süredir. Bana göre gerçekten de daha iyi bir albüm yapıyorum şu an. Ama bunun karşıdaki etkisini yine de bilemem. Yaptığım işin öncelikle beni tatmin etmesiyle ilgileniyorum. Benden çıktıktan sonraki olacaklar biraz onun kendi yolu artık. Diğer yandan, popüler olmak, söylediğiniz sözün gücü konusunda sizi daha dikkatli olmaya, sorumlu davranmaya götürüyor. Şarkılarımda insanların kendi içlerindeki gücü farkedip görmelerini çok önemsiyorum. Bununla ilgili anahtar sözler yerleştiriyorum içlerine. Dillere neyi pelesenk ettiğimi önemsiyorum. Mesela “Antidepresan”ın ikinci bölümünde “Her türlü yaşanır bensiz de iyi biliyosun” sözünü bu içgüdüyle eklemiştim şarkıya. Bu tarz nüans endişelerim oluyor bazen.

Yeni albümün yolda. Nasıl bir albüm bekliyor Mabel Matiz dinleyicisini? Diskografindeki diğer işlerle karşılaştırdığında nerede durur bu albüm?

En iyi, en karmaşık ve en pop albümüm. Kendime en yaklaştığım albümüm diyebilirim. Oldukça duygusal ve de hareketli. Bu yüzden Fatih adını verdim. Synth pop, synth wave ve makam müziği dokuları bir arada. Bir kez daha gelenekseli new age’le harmanlıyorum. Albüm, Türk pop tarihine ve müzik dilini öğrendiğim ustalarıma bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Ana prodüktör benim, 20 küsur şarkının tamamını ben yazdım ve 19 ayrı prodüktörle çalıştım. Aralarında çok fazla yeni isim de var. Bu anlamda albüm sanırım bir ilk. Albüm benim gönlümde şimdiden çok ayrı bir yerde duruyor. Dinleyici tarafında neler olacak, onu çıkınca göreceğiz.

Spiritüel yolculuğunun hayatına ve müzikal üretimlerine nasıl bir etkisi, katkısı var sence, ya da var mı?

Görünenin arkasını da görebilmeme, hayata ve insana dair daha geniş bir bakış açısı kazanmama yardımcı oldu. Fanatikçe savunulan düşüncelerin ötesinde de yerler olabileceğini idrak ettim. Madde ve mananın birbirinden ayrı şeyler olmadığını, birbirini var edebildiğini, bu dünyada neden bulunduğumu belki biraz anlamaya başladım. Bu da üretimimi özgürleştirdi ve derinleştirdi. Kendimi anladıkça herkesi anlamaya başladım aslında. Yargılarım azaldı. Bu çok hafifletici bir his.

İstanbul’la şu aralar aran nasıl?

Gündem yoğun, enerji biraz karışık tabii. Arada basıyor insana. Gene de şehrimi seviyorum. Sokaklarında, sahillerinde yürüyüp tarihini hissetmek bana hâlâ çok iyi gelen bir şey.

Kaynak: İST Dergi

Söyleşi: Şafak Ongan

Röportajın devamı için:

https://www.istdergi.com/roportaj/cok-calistim-tirnaklarimla-kazidim