Tiyatro ve sinemamızın büyük değerlerinden Uğur Yücel ile hayatından ve kariyerinden en önemli, en özel anlarım konuştuk. 

Neyzen Tevfik Hiç oyunuyla sahnelere döndünüz. Oğlunuz Can Yücel yönetmenliğini yapıyor. Sahnelere dönmenizde onun mutlaka teşviki olmuştur. Onun dışında sizi bu oyuna çeken neydi?

Can ve yazar Uğraş Güneş akıl etmiş. Uğraş yazıp masaya koyduğunda 4 yıl önceydi galiba, “Haydi Uğur Abi!” dedi. Bir iki yıl bakıştık durduk tekstle. Sonra birden provalara başladık. Can’ın yönetmesini ben istedim. Hiç yakın durmadı. Sinemacılığı kabul ediyor ama tiyatro yönetmeni olmadığını söyledi bana. Yani “Bana müsaade” dedi. Oysa benim Can gibi bir göze ihtiyacım vardı. Can’a bir şey yutturmak zordur. Öyle de oldu. Hâlâ başından ayrılmıyor oyunun. O iyi ki var. Benim partnerim gibi… Neyzen Tevfik çok uygun düştü ruhuma. “Canlandırabilirim yahu” dedim.

Biz oyunu izlerken Neyzen Tevfik’i daha da yakından tanıdık, siz ise resmen ona bürünüyorsunuz. Bu süreçte üstat hakkında sizi de şaşırtan bir bilgiyle ya da Neyzen’in kendinize yakın bulduğunuz bir tarafıyla karşılaştınız mı?

Her türlü âlemde bu kadar saygın olduğunu bilmiyordum. Devlet adamından, yazarına çizerine, evsizine kadar herkesi etkilemiş bir deha. Daha meczup biri zannediyordum. Gelecekle ilgili hiçbir şey öngörmediği hâlde bugünü konuştuğunu, zamanın ötesinde olduğunu bu kadar idrak etmemiştim. Çocukluğumuzda çok benzerlikler var. Efkârım, yalnızlığım benziyor. Ben de benzer rahatsızlıklar geçirdim ruhumda çocukken. “Şu dünyada yerim yurdum yok” lafını çok eskiden ederdim bilmeden.

Oyun aslında henüz oyun başlamadan, sahne arkasından seyirciye atışmanızla başlıyor. Bu kimin fikriydi? 

O anonsları bir gece kafam kıyakken telefona kaydettim. Dinledik, hoşumuza gitti. Bazen sahiden benim o anda sahne arkasından seslendiğimi düşünüp alkışlıyor seyirci. Çünkü seyirciyi oturtmak çok zor yerine. Anonsta küfür ediyorum. Bir de zamanında oturan seyirci, oyuncudan dolayı gecikme oluyor sanıyor. 21.00’deki oyuna ben üç saat önce geliyorum, 45 dakika önce kostümümü giyip kuliste bekliyorum. Zar zor on dakika gecikerek beni sahneye alıyorlar.

Bugün, Kadıköy’de, CKM’nin tamamı dolu büyük salonunda oyununuzu izledik. Hem size ilgi hem tiyatroya talep son zamanlarda çok iyi görünüyor. Salonlar hep dolu, biletler de zor bulunuyor. Günümüzde, bazıları hâlâ “Tiyatro bitti bitecek” naraları atarken tiyatroya duyulan ilginin kesilmemesine, tam tersine artmasına ne diyorsunuz?

Gençliğimden beri tiyatro bitecek deniyordu. Buna pek anlam veremiyordum. Sanırım sistemlerin bizim burnumuza soktuğu “Otur evinde, dizini seyret maç da, çocuk yap, obez ol, erken buna… ulan daha ne istiyorsun” dayatmasına bir tepki. Çıkmak istiyor insanlar evlerinden. İnsanın karşısına hangi oyuncağı koyarsanız koyun, canlı anlatımın gücünü yaratamazsınız. Genç nesiller canlı performansın yerine bir şey koyamıyor olmalı. Sahne sanatlarının gücü boyut kazanarak daha da yaygınlaşacak.

Röportaj: Doğu Yücel

Röportajın Devamı İçin: https://www.istdergi.com/roportaj/komik-biri-degilimdir-kedere-daha-yakinim