İstanbul’daki birçok sinema salonu sinema izleyicisini konuk etti, onları dünyanın dört bir yanından filmlerle buluşturdu. Artık İstanbul kültür ve sanat yaşamının da bir parçası olamayan o eski salonları size hatırlatalım.
Emek Sineması (1924 – 2013)
1924’te Melek Sineması olarak açılan Emek Sineması, ünlü mimar Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan Cercle d’Orient (Serkildoryan) binasının içerisinde, girişi Yeşilçam Sokak’ta, İstanbul’un en büyük, en önemli ve en görkemli sinema salonuydu. 1930’ların sonunda, (bina Emekli Sandığı’na ait olduğu için) Emek Sineması adını almış. 20. yüzyıl boyunca İstanbul’da en iyi ses sistemine sahip salon olarak anılan sinema, birçok filmin galasına ev sahipliği yapmakla birlikte, varlığı süresince (ilk dönemlerinde İstanbul Sinema Günleri olarak anılan) İstanbul Film Festivali’nin ana salonu, Filmekimi’nin ise tek salonu olmuştu. Uzun süre Akgün Film tarafından işletilen ve sinemanın en kötü günlerinde bile bir aile işletmesi olarak kalan salon, tüm tartışmalara, protestolara, mahkeme kararlarına rağmen, hepimizin gözlerin önünde yıkıldı.
Rexx Sineması (1962-2020)
Uzun yıllardır bir ya da iki salonunu İstanbul Film Festivali’ne ayıran Rexx Sineması birçok festivalde Anadolu yakasındaki tek festival salonuydu. İçi ahşap, üst kat locaları yaldız süslemeli sinemanın ilk adı Febüs Sineması, daha sonradan Apollon Sineması ve Hale Sineması olarak değiştirilmiş. Sinema, yaz aylarında ise bugünkü Halk Eğitim Merkezi’nin bulunduğu alanda yazlık bir sinemaya dönüşürmüş. Kadıköy kalabalıklaştıkça ve Hale Sineması’nın kapasitesi yetersiz kalmaya başlayınca, binanın yeniden yapılmasına karar verilmiş ve inşaat 1962 yılında tamamlanmış. Mimar Maruf Bey‘in tasarladığı binanın, boşlukta duruyormuş izlenimi veren modern merdiveniyse sinemanın bir diğer değeriydi. Rexx Sineması, pandemiye yenik düşerek, sinemaların bir yılı aşkın bir süre kapılarını kapadığı 2020-2021 sezonunda kapandı.
Feriye Sineması (1995 – 2008, 2012 – 2016)
Feriye Lokantası’nın da içinde bulunduğu tarihi Feriye Sarayı’nın Feriye Karakolu binasında yer alıyordu Feriye Sineması. Bugün Galatasaray Üniversitesi ve Kabataş Erkek Lisesi gibi tarihi binaların da yer aldığı bu kompleks, Dolmabahçe ve Çırağan gibi Boğaz hattındaki Osmanlı saraylarının bir uzantısıydı – ki zaten ‘feriye’ sözcük olarak da ‘uzantı’, ‘ikincil’ anlamı taşımakta. 1995’te Kabataş Eğitim Vakfı tarafından restore edilen karakol, Feriye Lokantası ve Sineması olarak kapılarını açmıştı. Sinemanın ilk kapanışı, 2008 yılında, tarihi binaya restorasyon yapılamadığı için perde sayısının arttırlamayışı nedeniyle gerçekleşti. 4 yıl sonra, 2012’de Umut Sanat tarafından satın alındı ve tek perdeyle de olsa yenilenerek başta İstanbul Film Festivali gibi özel etkinliklerde kullanılmanın yanı sıra yeniden bir sinema olarak aramıza geri döndü. Heyecan verici bir geri dönüştü bu, çünkü yenilenen salon, kaliteli ses ve görüntü sistemiyle, koltuklarıyla, yüksek tavanı ve balkonuyla nostaljik salonları çağrıştırıyordu. 2016 yılında tamamen kapılarını kapatan sinema, artık Feriye Lokantası’nın da içinde bulunduğu Feriye Palace işletmesinin bir parçası.
Rüya Sineması (1930 – 2013)
Yıllarca İstiklal Caddesi’nde yürürken gördüğümüz o “2 Süper Film Birden” tabelası, ülkemizde seks filmlerinin oynadığı belki de son sinemayı, Rüya Sineması’nı getiriyor hemen akıllara. Yunan Konsolosluğu’na ev sahipliği yapan Şişmanoğlu Konağı ve Emek Sineması’nın da yer aldığı Serkildoryan Binası’nın arasındaki boş alanda 1930’larda faaliyete geçen sinema, önceleri Artistik Sineması ve Sümer Sineması gibi adlarla bilindi. Türk sinemasında seks filmlerinin yükselişe geçtiği dönemde Rüya Sineması adını alarak 2010’lara kadar bu işlevi gördü. 2009’da tamamen yenilenen ve ‘festival filmleri’ konseptiyle kapılarını tamamen farklı bir hedef kitleye açan sinema, 2009 ve 2010 yıllarında İstanbul Film Festivali’nin salonları arasında yer aldı. Emek Sineması ve İnci Pastanesi gibi birçok değer gibi, o da yıkıma kurban gitti.
Sinepop Sineması (1943 – 2012)
Beyoğlu’nun uzun süre direnen, fakat değişeme yenilen salonlarından bir diğeri, Sinepop Sineması’ydı. Emek Sineması ile girişleri karşılıklı olan sinema, 1943 yılında kapılarını Yeni Ar Sineması olarak açmıştı ve uygun fiyata kovboy filmleri, tarzan filmleri ve Japon korku filmleri göstermesiyle bilinirdi. Yeni Ar’ın Sinepop’a dönüşümü, Türkiye’de sinemanın modernleşmedeki öncülerinden biri olduğu için heyecanla karşılanmıştı. Uzun yıllar İstanbul Film Festivali’nin salonları arasında yer alan sinema, 2010’larda Demirören AVM’nin inşaatı sırasında önce ses, gürültü kirliliği ve darbeli matkap sarsıntısı olarak, daha sonra çatlaklardan yangınlara uzanan türlü fiziksel zararla olumsuz etkilendi ve en sonunda, AVM’nin sinemasının açılmasının ve Emek Sineması’nın başına gelenlerin de etkisiyle kapılarını kapatmak zorunda kaldı.
Melek Sineması (1954-1984, 2007-2007)
Atlas Sineması’nın çıkış kapısının da açıldığı Erol Dernek Sokak’ta yer alıyordu Melek Sineması. (Aslında bu, Emek Sineması’nın 1930’larda açıldığındaki ilk adıydı aynı zamanda.) 1954’te açılan sinema, İstiklal Caddesi’ndeki birçok sinemanın aksine caddenin üzerinde değil, arka sokağındaydı ve Anadolu Pasajı’nın içerisinden geçilerek de girilebiliyordu. Girişindeki aynalar nedeniyle Aynalı Sinema olarak da biliniyordu. 1960’lar boyunca yalnızca filmlere değil, özellikle yurt dışından gelen ünlü şarkıcıların performanslarına da ev sahipliği yaptı. Salon, çok uzun yıllar boyunca sinema olarak değil, gece kulübü ya da eğlence merkezi olarak kullanılmış olsa da, 2004 yılında el değiştirerek yeniden film de izlenebilir bir oturma düzenine geri dönülmüş, Yeni Melek Gösteri Merkezi adını almış, 2009 yılında İstanbul Film Festivali’nin sadece salonlarından biri değil, festival merkezi de olmuştu. Yeni Melek Gösteri Merkezi, 2014 yılında kültür merkezine dönüştürülmek üzere kapandı; fakat olmadı.