Marmara Denizi’nin Karadeniz’le kesiştiği sularda, İstanbul’un Karadeniz’e bakan kıyılarında konumlanmış köyler doğaları, mutfakları ve sımsıcak halkları ile o Karadeniz’in alışkın olduğunuz samimi ve doğal havasını taşıyor. Aynı zamanda sükûnet arayanların adresi de olan İstanbul’un Karadeniz kıyılarındaki köyleri sizin için derledik. 

Kilyos

Kışın hırçınlaşan Karadeniz’i seyredeceğiniz yazın ise güneşinde huzur bulacağınız Kilyos, kısa hafta sonu kaçamakları için de ideal bir köy. Genelde balıkçılıkla geçinen köy halkı ise oldukça sıcakkanlı. Sahile inen yokuş boyunca ardı ardına dizilmiş salaş balıkçılarda güneşin batışı eşlinde yemeğinizi yiyebilir, yaz aylarında farklı plajlarda denizin tadını çıkarabilir, dilerseniz de yamaçta dizilmiş otellerden birinde konaklayabilirsiniz.

Rumeli Feneri

Yemyeşil ağaçları seyre dalarak varacağınız bu şirin balıkçı köyü, tüm turistik cazibesine rağmen köy yaşantısını sürdürmeyi başaran nadir köylerden biri. Köye girdiğinizde tezgahının üzerinde köy tarhanası satan yaşlı bir teyze, köy kahvesinden size yardımcı olmaya çıkan yaşlı bir amca ve taze balık satan kamyonetler köyün sıradan manzaraları. Sahilde konumlanan deniz feneri, uzun sahil şeridi ve salaş balıkçı Barınak Restoran görmeniz gereken yerler arasında.

Garipçe

Boğaz’da ilerleyerek Sarıyer’e vardığınızda yokuş çıkmaya başlarsınız. O yokuş sizi ağaçlar, çayırlar ve çalılıklar arasından kıvrılarak Garipçe’ye ulaştırır. Kayalıklarla çevrili yamaçta kurulmuş olan bu köy en karakteristik Karadeniz köylerinden biri. Çünkü geleneksel taş evleri, değerlerine bağlı halkı ve ulaşım zorluğu ile yerel özelliklerini iyi muhafaza edebilmiş bir köy. Hafta içi neredeyse terk edilmiş bir görüntüye sahip köy, hafta sonları oldukça kalabalık oluyor. Köy kahvaltısı ve taze balık isteyenleri Asmaaltı Restoran ağırlıyor.