Hikayeleri ile bizi kendisine çeken, büyüleyici duruşu ile en güzel İstanbul yalılarını keşfediyoruz.
Esma Sultan Yalısı
Ortaköy sahilinde yer alan Esma Sultan Yalısı, İstanbul’daki en güzel 10 yalıdan biri. 900 metrekarelik alana inşa edilen yalının bahçesi ise 4.000 metrekaredir. Neo-klasik mimarinin benzersiz örneği Esma Sultan Yalısı’nda kullanılan yapı malzemeleri de diğer yalılardan farklıdır. İsmini Abdülaziz’in kızı Esma Sultan’dan alan yalı adeta Boğaz’ın incisi gibidir. Ortaköy Cami’nin hemen yanında bulunan yalının mimarı Sarkis Balyan’dır. Dönemin devlet adamlarından olan Çerkes Mehmet Paşa ile izdivacı neticesinde Esma Sultan’a düğün hediyesi olarak takdim edilmiştir. 1915 yılına kadar devletin mülkü olan yalı, 1918 yılından itibaren Rum okulu haline gelmiştir. 1999 yılına gelindiğinde ise cam ve çelik malzemeler kullanılarak restore edilen Esma Sultan Yalısı, 2001 yılı itibari ile birbirinden farklı organizasyona ev sahipliği yapmıştır.
Fehime Sultan Yalısı
Aşiyan Parkı ile Rumeli Hisarı arasında bulunan Yılanlı Yalı, Osmanlı döneminden kalma en beğenilen yalılardan biri. Klasik Dönem sivil mimari örneklerinin en güzeli Yılanlı Yalı, taş duvar üzerine ahşap olarak inşa edilmiştir. Peki ismi neden Yılanlı Yalı? Rivayete göre II. Mahmut bir gün Boğaz turuna çıkıyor. O sırada bu yalıyı görür görmez çok beğeniyor. Musahip Said Efendi’den yalının kime ait olduğunu öğreniyor. Fakat Musahip Said Efendi kurnaz çıkıyor. Kendisinin de gözü olduğu için II. Mahmut’a yalının yılanlı kayalıklar üzerine inşa edildiğini söylüyor. Hatta sırf bu yüzden yalı içerisinde sürekli yılanların gezdiğini söylüyor. Bunu duyan Sultan II. Mahmut, yalıyı almaktan vazgeçiyor. Yüzyıllar boyunca da yalının adı Yılanlı Yalı olarak anılıyor.
Ahmet Mithat Efendi Yalısı
19. YY’da inşa edilen Ahmet Mithat Efendi Yalısı, Beykoz’da. Edebiyatımızın Tanzimat Dönemi yazarlarından olan Ahmet Mithat Efendi, kendisinden sonraki pek çok yazara da ışık tutmuş. “Yazı makinesi” unvanı ile üretkenlik konusunda açık ara önde geliyordu. 1892 yılında satın aldığı bu yalı da onun hayal dünyasına katkı sağladı. Tüm yalıyı yıktırıp baştan aşağı yeniden inşa ettiren Ahmet Mithat Efendi, neo-klasik mimariye sadık kalmayı başardı. Vefatına kadar burada yaşayan ünlü sanatçı yıllarca İstanbul’daki en güzel 10 yalıdan birinin sahibi olarak da tanındı.
Huber Köşkü
Tarabya’da bulunan Huber Köşkü günümüzde Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılıyor. Yaklaşık 34.000 metrekarelik bir arazide konumlanıyor. Art nouveau mimari görünüşünü benimseyen köşk İstanbul yalıları arasında. Bunun yanı sıra Çin, Hint, İran, İslam, ve Osmanlı motifleri bir arada kullanılıyor. Yalının ismini Alman Mauser ve Krupp silah şirketinin temsilcisi Huber’den alıyor. Aynı zamanda Huber Köşkü, Almanya-Osmanlı ittifakının da önemli bir sembolü kabul ediliyor. 1985 yılında kamulaşan köşk Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne tahsis edilmiştir.
Yusuf Ziya Paşa Köşkü
Namı diğer Perili Köşk. Sarıyer’de bulunan Yusuf Ziya Paşa Köşkü, Perili Köşk adıyla da biliniyor. Yaklaşık 5.000 metrekarelik bir alana yayılıyor. Yapımına 1910 yılında başlanıyor. Köşkün ilk sahibi olarak Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın başyaveri Yusuf Ziya Paşa’yı biliyoruz. Nitekim ismi de buradan geliyor. Fakat 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı sebebi ile yalının inşaatı yarım kalıyor. Yalnızca giriş katı ve üst katları yapılamayan köşkün adı ilerleyen yıllarda bu sebepten “Perili Köşk” olarak anılmaya başlıyor.
Said Halim Paşa Yalısı
Yalının ön kısmında yer alan aslan heykelleri sebebiyle Aslanlı Yalı olarak da biliniyor. Said Halim Paşa Yalısı, Neo-klasik tarzda inşa edilmiş İstanbul yalılarından biri. Sade dış görünüşünün aksine iç dekorasyonundaki Arabesk unsurlar sebebiyle Arap saraylarını da andırıyor. Nitekim haremlik ve selamlık bölümlerinin bile olması bu ihtimali güçlendiriyor. Pek çok kez el değiştiren yalının sahiplerinden biri de Said Halim Paşa imiş. 1995 yılında gerçekleşen yangın sonrasında restorasyon çalışması yapılmış. 2002 yılında tamamlan yalı günümüzde düğün, toplantı gibi etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Sadullah Paşa Yalısı
1800’lü yıllardan önce yapıldığı bilinen Sadullah Paşa Yalısı, günümüze kadar kendisini korumayı başarmış. Çengelköy’de yer alan bu ahşap yapının ilk sahibi Darüssade ağası Mehmet Ağa olarak biliniyor. Yalının dış görünüşü geleneksel mimarimizin izlerini taşıyor. İçi ise barok tarzı işlemelerle dikkat çekiyor. Selamlık kısmı yıktırılan yalının, şimdilerde harem kısmı kullanılıyor. Sadullah Paşa Yalısı’nın orta kısmında yer alan büyük kubbeli bir sofa var. Bütün odalar ise bu sofaya açılıyor.
Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı
Hepimiz Recaizade Mahmut Ekrem’i Araba Sevdası eseri ile tanıyoruz. Kendisi Serveti Fünun döneminin ünlü yazarı. Bu yalı aynı zamanda edebiyatımızın ünlü isimlerinin bir araya gelip, toplantılar yaptığı “Yazarlar Yalısı” olarak da biliniyor. Edebiyata yön veren, şiirlere ahenk getiren muazzam İstanbul havası ile Boğaz’ın en güzel yalılarından biri.
Kont Ostrorog Yalısı
Kont Ostrorog, İslam Hukuku üzerine yaptığı çalışmaları ile bilinen bir bilim insanıdır. 1900’lü yıllarda Osmanlı Devleti’ne gelen Kont Ostrorog, Adliye Nezareti’nde hukuk ve sadaret müşavirliğinde bulunmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu Hukuk Danışmanı unvanını da sahiptir. 19. YY’ın başında inşa edildiği tahmin edilen Kont Ostrorog Yalısı, neo-klasik mimarinin en güzel örneklerinden biridir. Dışarıdan iki yalı birleşmiş gibi. Bunun yanı sıra Kont Ostrorog Yalısı’nın harem ve selamlık bölümleri de farklı çizgilere sahiptir. İç dizayn Avrupai bir imza taşırken, dış görünüşü yerli yapıdadır.