Anadolu’daki İskandinav varlığı hakkında yapılmış sınırlı sayıda çalışma bulunuyor. İskandinav kökenli askerler, tüccarlar ve bazı ziyaretçiler 300 yıldan uzun bir süre imparatorluk topraklarında yer alır ve Bizans’ın Kuzey Avrupa ile ilişkilerinde rol oynar.
Modern literatürde Viking Çağı (793-1066) olarak geçen dönemde İskandinav istilalarından en çok etkilenen iki bölgeden biri Britanya’dır. İstilalardan etkilenen diğer bir bölge ise adını istilacılarından alan Normandiya’dır. Ünlü Norman lider Rollo, 10. yüzyılın başında Normandiya’yı istila etmiş ve burada bir yönetim kurmuştur. Anglosakson kültürde “Viking” olarak adlandırılan İskandinav gruplar gittikleri her coğrafyada farklı isimlerle anılır. Vareg tabiri ise bu grupların Doğu’daki kollarını işaret eder.
Haçlı düşüncesiyle harekete geçen toplumlar arasında Hristiyanlığa henüz geçmiş, bir zamanlar Viking olarak barbar sınıfına sokulan, İskandinav halkları da vardır. 1095 yılında Papa II. Urbanus’un çağrısına uyan birçok Avrupalı hanedan üyesi gibi Svend Svensson da başta Danimarka olmak üzere tüm İskandinavya’dan topladığı 15 bin kişilik ordusuyla Kudüs’e doğru yola çıkar. Önce Konstantinopolis’e uğrayıp ardından Kudüs’e gitmek üzere Anadolu içlerine ilerler. Ancak Akşehir’den öteye geçemez ve emrindeki 15 bin askeriyle birlikte burada öldürülür.
Peki, Anadolu topraklarında bir dönem varlık gösteren Vikinglerle ilgili biz neler biliyoruz? Onlara ait izler var mı?
Son yıllarda ses getiren çalışmalar yapıldı. Kocaeli Üniversitesinin Küçükçekmece Gölü havzasındaki kazıları bu anlamda oldukça önemli. 2007 yılında Prof. Dr. Şengül Aydıngün’ün kazı başkanlığında yürütülen bilimsel çalışmada görev alanlar ve Viking tarihi uzmanı Prof. Dr. Blazej Stanislawski, Küçükçekmece Gölü kenarında önemli izler buldular. “Varangianların Yolu” Doğu Avrupa’nın Baltık Denizi bölgesini Konstantinopolis’e bağlar. Nestor Kroniği’nde bu isme rastlanır. “Varangianların Yolu” MS 10. ve 11. yüzyıla kadar devam eden Rus/İskandinav ve Bizans arasındaki ilişkilerin sonucu olarak işleyen ve çoğu yerde nehirler üzerinden Karadeniz’e, oradan da Marmara’ya inen bir deniz yoluydu. Bizans’ta genel olarak Varangianlara ve Vikinglere “Rus” denildi ve onlara yerleşim izni sadece Bathonea Limanı yakınında verildi.
Küçükçekmece Lagün Gölü’nün geçmişte Marmara Denizi ile bağlantısı vardı. Korunaklı bir iç liman olması sebebiyle Bizans’a askerî ve ticari ulaşım sırasında sıklıkla kullanılmaktaydı. Bathonea kazıları burasının uluslararası bir liman olma özelliğini de gösteriyor. Kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan eserler tüm dünyada ilgi uyandırdı. Prof. Dr. Blazej Stanislawski’ye göre Vikinglerin Rus (Rhos) kolu olan Varangianların buradaki mahallede yaşamış oldukları görülüyor. Eldeki bulgular bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Ayasofya’nın mermer korkuluklarında graffiti yazılmış bir başka kanıt olarak “Halvdan” ismi gösterilir. Bu, Vikinglere ait en iyi kanıt olarak görülür ve buradaki ikametlerinin işareti olur.
Ayasofya’nın üst katında, güney galerideki sütun üzerinde ejderha başlıklı bir gemi graffitisi bulunmaktadır.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin galeri katında, güneydoğu istikametinde ise iki adet savaşçı figürü mermere kazınmıştır.
İki adet balta graffitisi yakın olarak güney galerideki duvara, mermer kaplama üzerine kazınmıştır. Varangianların, kaynaklarda dikkat çeken diğer bir özelliği ise imparatorluk ordusunun alışık olmadığı ancak İskandinavların sembolü hâline gelmiş olan baltaları, özellikle de çift el baltalarıdır.
Ayasofya’da görülen balta graffitilerinin Yeniçerilere ait birer remiz mi yoksa Varangianların meşhur silahları mı olduğu araştırılmalıdır. Bugüne kadar bu konuda detaylı bir çalışma maalesef yapılmamıştır.
Yazı: Selçuk Eracun
İllüstrasyon: Selçuk Ören
Kaynak: İST Dergi