İstanbul’daki amatör kulüplerin sayısı 1400’den fazladır ve yarısından çoğu futbol kulübüdür. Bu kulüpler bir yılda tam 25 bin resmi maç yapar ki okul, halı saha, sokak arasındaki ergen maçları buna dâhil değil. İzleyicileri de katarsanız sanki İstanbul’un içinde başka bir şehir var ve o şehrin sakinleri futbolla yaşıyorlar. Lakin, öne çıkan sayısız kentsel özelliği/güzelliği yüzünden gölgede kalır; iftihar listesinde sıra ona gelmez.
İcadı Aztekler, Mayalar gibi Mezoamerikan kültürlere kadar uzanan, Britanya İmparatorluğu tarafından güncellenen futbolun, Selanik-İzmir yoluyla topraklarımıza girdikten sonra ilk yeşerdiği, insanımız tarafından en çok sahiplenildiği yer İstanbul’dur ve bu durum o günden beri değişmemiştir. Futbol da kayıtsız değildir bu sevgiye. Bu sezon Süper Lig’de “8’e vuran” İstanbul takımı sayısı, futbolumuzun baba ocağına dönme sinyali sanki!
Ne yazık ki, İstanbul’un futbol aşkı Cumhuriyet’in ilk dönemi hariç “platonik” kalmaya mahkûm edilmiştir. Daha çok tribünden/kenardan izler futbolu İstanbullu; sahada olamaz, sevdiği ile birlikte yaşayamaz, kucaklaşamaz. 25 bin maç çok büyük rakam ama İstanbul için ne ki? İki nedeni vardır bu hasretin. Nedenlerden ilki siyasetin kolaycı popülist bir yol izleyerek halka indireceğine, altyapı ile uğraşacağına anında takdir görmek için büyük takımlara stat yapıp arazi vermesi. İkinci neden ise İstanbul’un dev nüfusudur. Hani Avrupa’yı ilk görenlerin ballandırarak anlattığı yaban ellerin yan yana dizilmiş onlarca antrenman sahası falan var ya; benzerini yapmak için bir tane daha İstanbul gerekir aslında. Çünkü İstanbul’un nüfusu Hollanda kadardır. Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin yüzyılı aşan tarihleri, kupaları, efsaneleri ansiklopedi olur, roman olur ve taraftarları ile merak edenlerin kulüp müzelerini gezerek, yayınları okuyarak bu tarihi öğrenme imkânı vardır. Çoğu da bunu bir taraftarlık görevi sayarak okur, gezer, dinler öğrenir.
Lakin İstanbulspor ve Ümraniyespor’un kapsama alanı daha dardır. Pek bilinmezler. Daha doğrusu bilinmezlerdi… Şimdi öğrenme vakti. Tıpkı Kasımpaşa, Karagümrük ve Başakşehir’inkiler gibi iki özgün İstanbul hikâyesi daha eklendi Süper Lig’e çünkü.
Adını bile bu kadim kentten alan ve 17 yıl sonra tekrar Süper Lig’e yükselme başarısı gösteren İstanbulspor’un öyküsü deyim yerindeyse “otuz iki kısım tekmili birden”dir ve bir anlamda ülkemizin hikâyesidir! Kahramanlık, siyaset, ekonomi, spor… Hepsi iç içe geçmiştir İstanbulspor’un geçmişinde: Kısa sürede İstanbul Ligi’nin en önemli kulüplerinden olan İstanbulspor 1932 yılındaki İstanbul Şampiyonluğu’ndan sonra 1932 Türkiye Futbol Şampiyonası’nı da kazanarak İstanbul’un Türk futbol tarihindeki ilk ülke şampiyonu unvanını aldı. Uzun süren alt küme mücadelelerinden sonra çıkışı kapital ve siyasette aradı İstanbulspor. İş adamı Cem Uzan’ın yönetimi almasıyla her yıl bir üst lige çıktı ve 1995 yılında büyük bir transfer atağı eşliğinde Süper Lig’e yükseldi. Bütçesiyle ve oyuncu kadrosuyla her sezon daha küçülen kulüp 2004 yılında Uzan Grubu şirketlerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) el koymasıyla devlet yönetimine geçti ve böylece bir devir kapandı. Neyse ki İstanbul Erkek Lisesi mezunları ve eski İstanbulsporlu iş adamları tarafından İstanbulspor Kulübü Derneği kuruldu. Bu kez ağır ama emin adımlarla yükselerek 2016-17 sezonunda 2. Lig Beyaz Grup’ta Şampiyon olup 1. Lig’e çıktı. Geçtiğimiz sezon ise 17 yılın ardından Süper Lig’e yükselme başarısı gösterdi.
Ümraniyespor’un öyküsü ise İstanbulspor kadar ilginç değil. Modaya ayak uydurup “Yeni Osmanlıcılık” ile flört etse de tipik bir tırnaklarıyla kazıya kazıya yükselme durumu. 1938 yılında kuruldu; 1990’lı yıllarda 7 sezon Üçüncü Lig’de mücadele ettikten sonra 2000 yılında amatör kümeye düştü. Ardından dönüş yolculuğu başladı. 2009- 10 sezonunda Süper Amatör Lig’i, 2010-11 sezonunda ise Bölgesel Amatör Lig’i grubunda lider tamamladı ve Spor Toto 3. Lig’e yükseldi. 2013-14 sezonunun 30. haftasında şampiyonluğunu ilan etti ve bir sonraki yıl tarihinde ilk kez 2. Lig’de oynamaya hak kazandı. İki sezon sonra 1. Lig’e, geçtiğimiz sezon ise Süper Lig’e çıktı. Elinde pek çok şehir takımından daha büyük bir genç oyuncu kaynağı var Ümraniyespor’un. Değerlendirip Süper Lig’de kalıcı olması, kulübü yönetenlerin zekâsına, dikkatine ve yeteneğine bağlı. Çünkü günümüz futbolu geçmişteki kadar halisane duyguların sporu değil. O güzel insanlar geride kaldı.
Futbolun bu coğrafyada II. Meşrutiyet ile tomurcuklanması, Cumhuriyet’in ilanından itibaren İstanbul’dan başlayarak “yediveren gülü” gibi çiçek açması rastlantı olabilir mi? Elbette hayır. Futbolun nefesi de özgürlüktür. Siyaseten destek alıp aradan sıyrılmaya çalışma modeli ile kendini bir süreliğine kurtarmış görünenlerin hüsranı her kulübe ders olmalı, tüm kulüpler tercihini “özgürlük ve dürüst mücadele” lehine kullanmalıdır. İstanbul bu sezon sekiz takımla keyiften sekiz köşeyse şayet, bugünlere eski sakinlerinin büyük emekleriyle hak ederek geldi. Keyiflenmek hakkı.
Yazı: Ercan Güven
Kaynak: İst Dergi
Bu içeriğe benzer daha birçok içeriğe ulaşabilmek için İst Dergi’yi takip edebilirsiniz: https://www.istdergi.com/