1826’dan itibaren Tarihî Yarımada’nın gezinti ve eğlence mekânı olan Direklerarası ramazanın en şenlikli yaşandığı yerdi.

Tanıklarının rivayetine göre İstanbul bir zamanlar âdeta bir rüyanın parçasıymış. Elbette söyleyenlerin yalancısıyız biz. Görmesek de hayalini özlediğimiz bu şehirde neler yoktu ki?

Direklerarası, böyle bir çeşitliliğin timsali olarak -etkisi giderek azalsa da- 1920’lere kadar varlığını sürdürdü ve sonrasında dillerden düşmeyecek “Nerede o eski ramazanlar?” sorusunun doğmasına neden oldu. Türk tiyatrosunda güldürü geleneğinin temelleri burada atıldı, 600 yıllık temaşa sanatının en incelikli hâlinin vücut bulduğu yer Direklerarası oldu.

Kıraathanelerde başlayan ve önce erkeklere hitap eden fasıllar, meşkler, tuluat sanatkârlarının sohbetleri, çok geçmeden Direklerarası’nın giderek kalabalıklaşan temsil yerlerinde her kesimden insanın buluşmasına sahne oldu ancak kahvehane sohbetlerinin ve burada hayat bulan sanatın tiryakileri farklıydı. İftar öncesinde kahveler bir iki saate sökün etmeye başlayacak misafirlerine hazırlanır, iftar olur olmaz kalabalıklaşmaya başlayan meşklere devam edenler birbirlerine “Falancada kim çıkıyormuş duydun mu?” diyerek tavsiyelerde bulunurdu.

Zaman içinde pek çok felaketi göğüsleyen semt, İstanbul’un işgaliyle son direncini de kaybeder….

Yazı: Ayça Örer

Kaynak: İST DERGi

Daha fazla benzer içerik için İstanbul Senin uygulamamızda yer alan İst Dergi mini uygulamasına bakabilirsiniz.
Uygulamaya gitmek için tıklayın!