Aksaray’ın tarihi çok eski dönemlere kadar uzanır. Bizans döneminde, meydanın olduğu yere yakın bir noktada Forum Bovis ya da diğer bir deyişle Boğa Meydanı vardı. Meydan adını 4. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı zannedilen bir heykelden alır. Gerek heykel gerekse de meydan, Bizans döneminde hoş hatıralar barındırmaz. Zira bu alan infazlar için kullanılıyordu. İnfaz esnasında bazen boğa heykeli iyice kızdırılıyor ve sonrasında öldürülecek kişi bunun içine konuyordu. Bu şekilde infaz edilen mahkûmu acı bir ölüm bekliyordu. Bu alanda ilk Hristiyanların yanı sıra, bazen tahttan indirilen imparatorlar bazen de ikonoklazma döneminde olduğu gibi toplumsal bir muhalefete mensup kişiler idam edilmekte idi. Sonradan bu meydan zafer kazanan imparatorların şehir içinde karşılandıkları bir alana dönüşecekti.

Osmanlı Dönemi’nde de Aksaray’ın gelişimi devam etti. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u iskân ederken bu bölgede önemli imar faaliyetlerine girişti. Bölgenin nüfus açısından şenlenmesi için İshak Paşa’nın 1470’te Karamanoğulları üzerine yaptığı sefer neticesinde İç Anadolu’daki Aksaray bölgesi halkının bir kısmı buraya sürüldü. Nitekim semt adını bu olay sonrasında aldı.

19. yüzyılda Aksaray’ın silüetindeki en hâkim öge Pertevniyal Valide Sultan Camii’dir. Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından mimar Sarkis Balyan’a yaptırılmış olup 1868-1871 yılları arasında üç senede tamamlanmıştır. Gelgelim Valide Camii’nin meydana hâkim konumu 20. yüzyıldaki imar faaliyetleri sonucu ortadan kalktı. İlk olarak Yenikapı-Saraçhane güzergâhında açılan Atatürk Bulvarı, sonrasında ise Vatan ve Millet caddelerinin Laleli’ye uzanan ortak güzergâhının üzerinde yer alması sebebiyle caminin konumu değişti. Ayrıca yol kotunun altında kaldı ve Marmara Denizi’ne bakan abidevi giriş kapısı tüm haşmetini yitirdi. Valide’nin kemikleri Laleli Camii’ndeki 3. Mustafa Türbesi’ne nakledilmiş (bir rivayete göre eşi 2. Mahmud’un türbesine gömülmüş), türbe ancak 1968’de tekrardan inşa olunmuştur.

Aksaray’ın bir diğer meşhur semti de Horhor’dur. Semt adını tarihi Horhor Çeşmesi’nden alır. Çeşmenin Bizans dönemine kadar uzandığı sanılmakta… Çeşme, yeniçeri ortalarınca kontrol altında tutuluyor ve su almak isteyenler ancak ocağın sorumlu neferine bahşiş vermek suretiyle ihtiyaçlarını giderebiliyorlardı. Suyu son derece gür olduğu için de halk arasında “hor-hor akan çeşme” diye şöhret bulmuştu. Yeniçerilerin 1826’da Vaka-i Hayriye sırasında topçu neferlerine son kez direniş gösterdikleri noktalardan biri de burasıdır. Çeşmenin hemen arkasında ise yakın bir zaman önce restore edilen Hindîler Tekkesi yer alır.Tekke, Hint kökenli hacıların Mekke’ye giderken İstanbul’a uğradıklarında kaldıkları yerlerden birisi olup, Hint Müslümanlarının Osmanlı Devleti ile resmi anlamda bağlantı kurdukları tek mekândı. Yani bir nevi elçilik yapısıydı. Fatih zamanında inşa olunan tekke, 1924’te tarikatların yasaklanışına kadar faaliyet gösterdi. Semt aynı zamanda Suriçi’nin ya da Osmanlı dönemindeki tabirle nefs-i İstanbul’un zerzevat ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyordu. Nitekim tarihî Lykos yani Bayrampaşa Deresi Aksaray’ın tam ortasında geçiyordu. Dere bölgeye şiirsel bir tesir katıyordu. Yavuz Sultan Selim’in dere kenarında bulunan Halıcılar Köşkü’ne gelerek bülbül sesi dinlemeyi pek sevdiği söylenir. Köşkten günümüze sadece Halıcılar Caddesi’ne nam olan adı kaldı. Aksaray’ın güneyinde yer alan Büyük ve Küçük Langa bostanlarla çevrili bir muhitti.

Bölge ulaşım açısından hemen her dönem ehemmiyetini korumuştur. 1870’de İstanbul tramvay şirketi kurulduktan sonra Kasım 1871’de Eminönü-Aksaray, Ağustos 1872’de Aksaray-Yedikule ve 1873’te Aksaray-Topkapı hatları hizmete sokulmuştur. Menderes Dönemi imar faaliyetlerinin çekirdeğinde de yine Aksaray bulunuyordu. Vatan ve Millet caddelerinin açılması Aksaray’ın dokusunu büyük ölçüde yitirmesine sebep olacaktır. Diğer yandan İstanbul’da metro denemelerinin ilk merkezi de yine Aksaray’dır. Şehrin orta yeri olması hasebiyle Cumhuriyet dönemi imar faaliyetleri Aksaray’ı da fazlasıyla etkiledi. İlk önemli değişim Atatürk Bulvarı’nın açılması sırasında oldu. Aksaray’daki en köklü değişim Menderes’in imar faaliyetleri sırasında yaşandı. Bu faaliyetler sonrasında bölgenin yerli ahalisi başka yerlere göç ederken, Aksaray ve havalisi günümüze kadar devam eden şehre yabancı kesimlerin ikametgâhı hâline gelmeye başladı. Gelgelelim İstanbul’un en köklü muhitlerinden biri olan Aksaray’da sular öyle kolay durulacağa benzemiyor. Bakalım gelecekte bizi nasıl bir Aksaray bekliyor?

Yazı ve Fotoğraflar: Önder Kaya

Kaynak: İst Dergi

Bu içeriğe benzer daha birçok içeriğe ulaşabilmek için İst Dergi’yi takip edebilirsiniz: https://www.istdergi.com/