Sitenizde bir slogan var: Karanlığı bilimle fethet! Ben fethetmeyi meydan okuma olarak görüyorum. Siz ve ekibiniz neye meydan okuyorsunuz?
En kısa cevabı cehalet. Işığın ortadan kaldırdığı şey karanlık, bilimin ortadan kaldırdığı şey ise cehalet, kaybolmuşluk hissi, bilinemezcilik, kaderciliktir. Meydan okuduğumuz şeyler bunlar. Bu tabii üstü kapalı bir meydan okuma. Kesinlikle kavgacı bir meydan okuma değil. Biz bilimin metodolojisine güveniyoruz iddiası var burada. Bilebileceğimiz şeyler olduğunu ve bunları test edeceğimizi biliyoruz ve meydan okuyoruz: Başka bir yönteminiz varsa buyrun hodri meydan! Ama yoksa o zaman artık lütfen şu bükemediğiniz eli bir öpün. Bunu maalesef depremde gördük. Twitter’da şunu yazmıştım: “Kaderciliğin bir işe yaramadığını görmek için kaç kişinin ölmesi gerekiyor?” Bilimi kurumların ve kültürümüzün bir parçası hâline getirebilseydik bütün canları kurtaramayabilirdik fakat çok büyük bir kısmını kurtarabilirdik. Bilim tabii ki kusursuz değildir ancak şu anda daha iyi bir alternatif yok.
Son 10 yılda çevrimiçi bilim okurluğu denilince akla ilk Evrim Ağacı geliyor. İsmi Evrim Ağacı olmasına rağmen botanikten coğrafyaya, edebiyattan evrime geniş bir yazı yelpazesi var. Dahası çoğu yazı çok güncel. Nasıl yetişiyorsunuz?
Yetişemiyoruz (gülüşmeler). Şaka bir yana günde 17 saat çalışıyorum. Eşim bana yardımcı oluyor. Desteklemeseydi bu işi sürdürmemin olanağı yoktu. Küçük bir ekibiz, üç dört kişilik çekirdek kadromuz var.
Aynı zamanda bir eğitimcisin sen, eğitimde Türkiye’yi bilimden uzaklaştırılan kırılma noktalarından üçünü sayabilir misin desem?
80 Darbesi zaten önemli bir kırılma noktası oldu. Darbeden sonra eğitim müfredatının değişmesi… Ben tüm müfredat hakkında bir şey söyleyemem tabii ama kendi alanımın yani evrimin etkisinin giderek azaltılması ve nihayetinde 2017 yılında müfredattan çıkarılması. Bu bence büyük bir kırılma noktası. Bunun haricinde YÖK’ün kurulması sonucunda üniversitelerin bağımsızlığının ortadan kalkması çok büyük bir sorun, üniversiteler bağımsız olarak kalabilmelilerdi ve kalmalılar!
Bilimden uzaklaşmaktan bahsettik, şimdi de bilimin sağaltıcı etkisinden bahsedelim. Deprem büyük bir travma yarattı. Alanınız evrimsel biyoloji ama bu travmayı atlatma sürecinde bilimin yeri konusunda kişisel düşünceni merak ediyorum.
Evrimsel biyoloji bize en güçlü veya en zekinin değil, en adaptif olanın soyunu devam ettirdiğini söylüyor. Bu adaptasyon becerisi elbette yeri geldiğinde kas gücü veya zekâ gibi şeyleri de kapsıyor ancak ondan ibaret değil. Doğada gördüğümüz canlıların hepsi, ataları bulundukları çevrelere uyum sağlayabilmiş canlılar. Bizim yaşadığımız “çevre” yani Türkiye dediğimiz bu güzel ülke, ne yazık ki bir deprem ülkesi. Yeryüzünün en aktif deprem alanlarından biri olan Ege Denizi’nin hemen doğusunda bulunan, üzerinden 2 devasa fay hattı geçen, o ana hatlar boyunca binlerce diğer aktif fayı barındıran bir coğrafyada yaşıyoruz. Eğer bu coğrafyada hayatta kalmak istiyorsak, bu coğrafyanın gereksinimlerine göre yaşamayı ve adapte olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Yani travmalardan kurtulmanın en iyi yolu, dersler çıkarmak. Gidişatımıza çekidüzen vermek. Bilime değer vermeyi öğrenmek. Yoksa geçmiş travmalarımızdan kurtulamayacağımız gibi daha çok travma yaşarız. Ve korkarım bunların bir kısmı, bu son yaşadığımız travmadan kat kat büyük olabilir.
Röportajın devamı için: