Galatasaray Lisesi’nde okudun, Galata’da oturuyorsun. Beyoğlu’nun sendeki yeriyle başlayalım mı?

Evimiz okuldur. 10-11 yaşında o büyük yatakhaneler, yüksek tavanlı uzun koridorlar, loş-karanlık ortam herhangi bir çocuğu korkutabilir ama bizim için öyle olmamıştı; orası bir ev olmuştu. Galatasaray Lisesi’ndeki tarihsel gelenek ve binaya sızmış olan ruh bize de geçmiştir mutlaka. Mimari çok önemlidir, insanın kendisini yücelteceği en önemli, en göz önünde iştir, olaydır. Mimari, Mimar Sinan ya da dünyanın büyük mimarları gibi sanatçı mimarlar tarafından ortaya konursa sanat olur, eser olur. Bizde bugün her yere bir tane beton dikiyorlar, ona eser diyorlar, onlar eser değildir.

Şehirde hiç toplu taşıma kullanıyor musun?

Her yere metroyla gidiyorum. Şişhane’den biniyorum, o hattın sonuna kadar gidiyorum, geliyorum. Çok mutluyum, bayılıyorum. Bir Keanu Reeves, bir ben.

Seni görenler ne yapıyor?

Ara sıra “Bir fotoğraf çektirsek mi?” falan diyorlar, “Tamam birader” diyorum. Ama herkes tanımıyor, insanlar kendi derdinde metroda.

Richard iyi gidiyor.

Evet. Oyunda buradan başka bir ülkede yaşama, sığınma, ötekileşme meselesi anlatılıyor. Bunlara çok kafa yoruyoruz. Hakikaten iyi bir proje ekibiyle insanları şaşırtacak güzel şeyler yaptık. Ve ben de gurur duyuyorum arkadaşlarım adına ve kendi adıma.

Bir de oyunun sonunda söyleşi yapıyorsunuz.

Söyleşi festivallerde ara sıra yapılan bir şeydir, biz her oyundan sonra yapıyoruz. Sanılıyor ki biraz entelektüel bir oyun, seyirci oyunu anlamadı da Okan ardından anlatıyor. Hayır öyle değil. Böyle zor bir puzzle’ı seyirciye çözdürmeye çalıştıktan, entelektüel bir oyunu birkaç bin kişilik salonlarda kitleselleştirdikten sonra en azından seyircimize böyle bir borcumuz var. Bütün oyuncular sıraya diziliyoruz, oyunun süresi kadar, bazen daha da fazla söyleşiyoruz. Bazen bizim aklımıza bile gelmeyen, hayal bile etmediğimiz fikirler, yorumlar geliyor. Bundan da çok mutluyum. Her seferinde diyorum, İstanbul’daki tiyatro seyircisi çok entelektüel.

Sen tiyatroya gidiyor musun?

Gidiyorum. Uzun süre medyada tiyatrodan gayrı bir hayat sürünce, eskiden böyle dertleri olan bir çocuk olarak geç yaşımda tiyatroya d.ndüm. E şimdi “Herkes bana gelsin” olmaz ve ben de merak ediyorum arkadaşlarım ne yapmış diye. Yalnız o arada tiyatrocular fazlaca birbirleriyle evlenmişler, boşanmışlar ve dövüşmüşler, o yüzden eski arkadaşlara bakıyorum herkes birbiriyle kavgalı. Ben böyle kasabaya yeni gelmiş çocuk gibi herkesle arkadaşım.

Kaynak : İST Dergi

Söyleşi: Melis Danişmend

Röportajın devamı için: