Tılsımlı olduğu düşünülen kapılar, kıyamet tarihinin yazılı olduğu söylenen sütun ve Hz. Meryem’in gözyaşı izleri… Ayasofya’nın okudukça keşfedecek, keşfettikçe seveceğiniz onlarca özelliği var!

– Ayasofya Müzesi’nin isim hikayesi ise oldukça ilginçtir. Önceleri şehrin en büyük kilisesi sayılan Ayasofya, “Megali Ecclesia” olarak bilinmekteymiş. Bu kelime ise büyük kilise anlamını taşırmış. Biraz zaman geçtikten sonra bu kilise Thea Sophia olarak anılmaya başlanmış. 5. yüzyıla doğru ise Hagia Sophia olarak isim değiştirmiş. Hagia Sophia ise kutsal bilgelik anlamını taşır.

– 14. yüzyılda yaşanan depremlerden büyük şekilde etkilenen Ayasofya, halktan alınan vergiler sayesinde yeniden onarılmış ve 1354 senesinde kilise olarak ibadet için açılmıştır.

– Ayasofya’nın inşaat zamanında bir melek hikayesi duyulmuştur. İnşaatta görevli olan kişilerin, bir gün yemek vaktinde inşaatı bir kişiye emanet etmesi gerekli olmuş. Aralarında en genç işçiyi seçmişler ve yemek süresi boyunca inşaata sahip çıkmasını belirtmişler. Genç işçi inşaatı beklerken, aniden bir kişi çıkmış ve uzun süre işe ara verildiğini artık işçilerin geri dönmesinin gerektiğini söylemiş. Görevli de inşaatı bırakıp gidemeyeceğini söyleyince, birden beliren kişi onun yerine etrafa göz kulak olacağını belirtmiş. Daha sonra bu durumu ustalarına anlatan genç, gördüğü kişinin özelliklerini de söylemiş. Bu kişinin bir melek olduğunu ve Ayasofya’yı korumakla görevli olduğunu anlamışlar. Bu meleğin sonsuza kadar Ayasofya’yı koruyacağına inanmışlar.

– Efsaneye göre, Ayasofya’nın kapılarından biri olan İmparator Kapısı’nın da bir hikayesi var. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u kuşattığı anlarda Ayasofya’daki papazlar kapının önünde balık kızartıyormuş. İstanbul’un kuşatılacağını anlayan balıklar o an ilahi bir güçle isyan etmiş ve tavadan sıçrayıp o sırada taş gibi katılaşmıştır.

– Ayasofya’nın kiliseden camiye dönüştürülmesi sırasında yapıya İslami unsurlar eklenmiştir. Bu eklemeler arasında ayetler ve dört büyük halifenin isimlerinin yer aldığı levhalar yer alıyor.

– Ayasofya’nın gizemli özelliklerinden biri de İstanbul Fethi sırasında elindeki kutsal kase ile kaybolan papazdır. Papaz fetih sırasında vaaz verdiği anda, elindeki kutsal kaseyi de alıp kapıların birinden kaçmış. Papazın geçmesinden sonra bu kapı da ardından kapanmış ve bir duvar haline gelmiş. Efsanedir ya papazın hala orada kutsal kase ile beklediğine inanılırmış.

– Ayasofya’ya gittiğinizde Ağlayan Sütun adıyla bir yapıyı göreceksiniz. Bu yapının hikayesi ise Meryem Ana’dan gelmektedir. Hz. İsa’nın işkenceye maruz kaldığını duyan Meryem Ana, evindeki bu sütuna yaslanarak ağlamış. Gözyaşları ise bu taşı şiddetli şekilde delmiş geçmiş. Ayasofya’nın yapım aşamasında ise bu sütunun kilise olması istenmiş. Kutsal sayılan sütun, müzeye gelen turistler tarafından yoğun ilgi görmektedir. Dilek tutanların parmaklarını bu deliğe sokup dilek tuttuğu bilinir.

– Ayasofya’nın gizemli kapılarında birçok ilahi mesaj bulunuyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise güney tarafında bulunan bir kapı oluyor. Bu kapının üzerinde Hz. Hızır’ın kıyamet tarihini not aldığı ifade edilir. Taşta yazılana göre – On sekizinde yevm-i Pazar, sene 1038 – kıyamet tarihi olarak not düşülmüş.

– Ayasofya Müzesi’nin kubbelerine dikkatli şekilde bakıldığında çok dayanıklı bir yapıya sahip olduğu hissedilir. Bu hissin oluşmasında bir sır saklıdır. Kubbeler yapıldığında papazlar tarafından kubbe yapısında eski peygamberlerin kemiklerinden de eklenmesi söylenmiştir. İmparator papazların bu emrini dikkate alarak Arap ülkelerinden peygamber kemikleri getirerek kubbenin yapısında yer almasını sağlamıştır. Rivayetlere göre bu özellik, Ayasofya’yı sonsuza kadar güçlü tutacaktır.