Tarihi yarımada Sultanahmet Meydanı yakınındaki Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un gerek yapısı gerekse tarihiyle önemli turistik merkezlerinden biridir. Geçmişte şehrin su ihtiyacını giderme amaçlı yapılan sarnıç, günümüzde tarihi eserler arasında kendine yer bularak ziyaretçilerini ağırlıyor.

1.yüzyılda imparator İustinianos tarafından inşa ettirilen sarnıç, Osmanlı İmparatorluğu zamanında da uzunca süre halkın su ihtiyacı için kullanılmıştır. Sarnıç içerisinde bulunan su, Cebeciköy Kemeri ile 19 km uzaklıkta yer alan Belgrad Ormanı’ndan tahsis edilir.

Yerebatan Sarnıcı ve Tarihi Özellikleri

Yerebatan Sarnıcı günümüzde müze görevi görüyor. Dünya üzerinde ve ülkemizde birçok misafiri ağırlayan Yerabatan Sarnıcı’nın diğer adı ise “Bazalika”dır. 532 yılında inşa ettirilen sarnıç, İstanbul’un en büyük kapalı sarnıcı olma unvanını elinde bulunduruyor.

İnşa sırasında sayısı 7000 bin kadar kölenin katkıda bulunduğu sarnıcın tamamlanması 38 yıl sürdü. Sütunlar üzerinde yer alan gözyaşları, rivayete göre sarnıç inşaatı sürecinde ölen köleleri simgelemektedir. Muazzam atmosferi ve özel tarihi mimarisi ile günümüzde hala ziyaretçileri büyülemekte olan sarnıcın içerisinde bulunan suda günümüzde balıklar yer almaktadır.

Yerebatan Sarnıcı’nın Keşfi

İstanbul’un fethedilmesinden yüzyıl sonra o bölgenin balıkçıları tarafından bulunan sarnıç, günümüze kadar gelerek tarihi büyüsünü korudu. Sarnıcın bitiş noktasında gözyaşı sütunları bulunur. Bir diğer adı “Ağlayan Sütun” olan gözyaşı sütunu, nemli bir yüzeye sahip olmasından ötürü ağlıyormuş izlenimi verir.

Yerebatan Sarnıcı’na ilk girdiğiniz an, ilk basamaktan itibaren yüzyılların tarihi yoğunluğuna kapıldığınızı hissederek keşfe devam edebilirsiniz. Sütunların dizilimi ve mimari olarak mükemmel bir aydınlatma sistemine sahip olması nedeniyle sarnıç büyüleyici bir atmosfere sahip… Geçmişte iki imparatorluğa tanık olan Yerebatan Sarnıcı; gerek tarihi özellikleri gerekse de sütunları ve gizemli taşları ile günümüzde ilgi çeken müzelerden biri olmaya devam ediyor.