İlk yerleşim tarihi olan MÖ. 685 yılından itibaren insanlar İstanbul Boğazı’nın muhteşem coğrafyasının tadına doyamazken, kendilerine ait bir şeyler bırakmayı da ihmal etmiyorlar. Mis gibi boğaz havası eşliğinde, İstanbul Boğazı’nın güzide semti Bebek ve “Melekler Köyü” Arnavutköy’e uzanan kültürel bir geziye çıkmaya hazır mısınız? Arnavutköy ve Bebek arasında keşfedebileceğiniz tarihi yerler ve yapıları sizler için derledik…

Mısır Konsolosluğu
İlk kez 1781’de inşa edilen bu binanın yerinde Sultan I. Abdülhamid’in şeyhülislamlarından Dürrizade Esseyyid Mehmed Ataullah Efendi’nin yalısı bulunuyormuş. Dürrizadeler Sultan I. Mahmud’dan Sultan II. Mahmud’a kadar olan dönemde beş Osmanlı şeyhülislamı yetiştirmiş bir aile. Dürrizadelerden Abdullah Efendi’nin ölümünden sonra yalı, Sultan 2. Mahmud’un sadrazamalarından Rauf Paşa tarafından tekrar yapılmış, ardından da Sadrazam Âli Paşa’ya (1815–1871) geçmiş. Âli Paşa’nın dışişleri bakanlığı sırasında yalı önemli konferans, ziyaret ve davetlere ev sahipliği yapmış. Karadağ Konferansı (1858) burada toplanmış, Girit İsyanı’nı bastırma hazırlıkları yapılmış, ayrıca İmparator Franz Joseph bu yalıda misafir edilmiş.

Âli Paşa’nın 1871’de yalısında ölümünden sonra Sultan II. Abdülhamid yalıyı satın alarak son Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın annesi ve eski Hıdiv Tevfik Paşa’nın eşi Hıdiva Emine’ye hediye etmiş. “Hidiva Sarayı” olarak da bilinen bu yapı Emine Valide Paşa tarafından yeniden inşa ettirilir.  Hıdiv 1914’te İngilizler tarafından görevden alınana kadar burayı yazlık olarak kullanmış. Rivayete göre Emine Hanım, Mısır Hükümeti’yle temasa geçer ve ölünceye kadar yalının korusundaki köşkte oturmak kaydıyla yalıyı konsolosluk olarak kullanması için Mısır’a bağışlar…

Yılanlı Yalı
1700’lü yılların sonunda inşa edilen yalının ilk sahibi Reisülküttab Mustafa Efendi’dir. “Yılanlı Yalı”nın ismi gibi hikâyesi de bir hayli garip. Rivayete göre II. Mahmud, Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Mustafa Efendi’nin yalısını pek beğenmiş ve konuyu ortak dostları Said Efendi’ye açmış. Said Efendi arkadaşını ve yalısını korumak için yalının yılanlı olduğunu uydurmuş. Padişahın yalıyı almasını önlemiş ama yalının adı da “Yılanlı Yalı” olarak kalmış. 1964 senesinde çıkan bir yangınla tamamen yanan yalı, 1989’da mirasçısından satın alınarak restore edildi.

Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi
Amerika Birleşik Devletleri’nin dışında açılan ilk Amerikan koleji olma özelliği taşıyan Robert Kolej, Amerikalı eğitimci Dr. Cyrus Hamlin tarafından başlatılan girişimle, Christopher Rhinelander Robert adlı New York’lu bir iş adamının verdiği destek sonucu, 16 Eylül 1863 tarihinde Bebek’te eski bir ahşap binada 4 erkek öğrenci ile kapılarını açmış. Adını finansal destekçisi Christopher R. Robert’tan alan Robert Kolej’in, 1971 senesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmesiyle birlikte burada Boğaziçi Üniversitesi’nin temelleri atılmış. Kolej ise Arnavutköy’deki Robert Kız Koleji ile birleştirilmiş ve eğitimine karma olarak devam etmiş.

Kayalar Mescidi
İlk olarak 17. yy’da Sultan IV. Mehmet dönemi (1648–1687) devlet adamlarından, Nişancıbaşı Sıdkı Ahmet Paşa tarafından yaptırılan Kayalar Mescidi, tahribata uğrayınca, 1877 yılında Kadiri şeyhlerinden Şeyh Ahmet Niyazi Efendi tarafından yeni bir soluk verilip günümüzdeki haline kavuşturulmuş.

Sacré Coeur (Kutsal Kalp) Katolik Kilisesi
1908 yılında bir okul ve yetimhaneyle beraber geniş bir kompleks olarak yapılan Sacre Coeur (Kutsal Kalp) Katolik Kilisesi, Mektep Sokağı’nda yer alıyor.

Ayios Haralambos Rum Ortodoks Kilisesi
Bebek’ten Etiler’e çıkarken Tevfik Fikret İlköğretim Okulu’nun karşısında, sol kolda 1830 yılında yapılan Ayios Haralambos Rum Ortodoks Kilisesi’ni görmek mümkün. İnşirah Sokak’taki kilise dar bir avluyla çevrelenmiş ve dikdörtgen bir planı var, çan kulesi 1962 yılında eklenmiş.

Bebek (Hümâyûn-u Âbâd) Camii
1726 yılında, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Bebek Köyü yazlık bir yerleşim yeri olarak düzenlenirken, Padişah için yapılan Hümâyûn-u Âbâd Kasrı yanına yine Padişah III. Ahmet adına bir de cami yaptırılır. 20. yy başlarına kadar gelmiş, uzun zaman bakımsızlıktan harap ve bitap vaziyette olan Bebek Câmii, Evkaf Nazırı Mustafa Hayri Efendi tarafından yıktırılarak o dönemin Vakıflar Baş Mimarı Mimar Kemalettin Bey’e 1913’te aynı yerde bugünkü cami yaptırılmış.

Ermeni Kavafyan Konağı
1751 yılında inşa edilen Ermeni Kavafyan Konağı, 18. yüzyıldan günümüze gelebilmiş, İstanbul’un en eski geleneksel evidir. Odaların ortadaki sofaya açıldığı klasik konak tarzında yapılan binada, manzara betimlemeli bazı tavan ve duvar süslemeleri hâlâ duruyor. Kimi tarihçiler, I. Mahmud’un saltanatına rastlayan yıllarda inşa edilen konağın bir Rum evi olduğunu, ancak daha sonraları Ermeni bir aileye geçerek Kavafyan Konağı olarak anılmaya başlandığını söylerken kimi tarihçiler ise konağın Eğinli bir Ermeni tarafından yaptırıldığını belirtiyor.

Tevfikiye Camii
“Arnavutköy Camii” ve “Akıntı Burnu Camii” olarak da bilinen Tevfikiye Camii, Sultan II. Mahmud tarafından, oğlu Şehzade Tevfik adına yaptırılmış. Yapımına 1832 yılında başlanan camii 1838 yılında ibadete açılmış. Caminin henüz Müslümanların Arnavutköy’e yerleşmesinden önce kışladaki askerlerin ibadetleri için yapıldığı sanılıyor. Geniş bir avlu içerisinde dikdörtgen planlı, kâgir duvarlı, ahşap çatılı ve tek minareli olan caminin, dört giriş kapısı bulunuyor.

Taksiarhis Kilisesi
Tevfikiye Camii’nin arka çaprazında bir ayazmanın yanına yapılmış heybetli Taksiarhis Kilisesi’ne rastlayacaksınız. Tarihi Bizans dönemine kadar giden kilisenin bugünkü binası 1899 yılında inşa edilmiş. 16 yüzyılda zengin Rumlar tarafından iyileştirici gücü olduğuna inanılan baş melek Mikail’e ithaf edildiği bilinen kilisenin çan kulesinde Hz. İsa’nın ağzından “Bana gel” yazıyor. Naosun güneyinde Dante’nin ‘İlahi Komedya’sını Türkçe ve Yunancaya çeviren Osmanlı diplomatı Kostaki Musurus Paşa’ya ait bir aile kabristanı bulunuyor.

Halet Çambel Yalısı
Arnavutköy sahilindeki aşıboyalı yalı, Sultan II. Mahmud’un Ermeni asıllı başbahçıvanı tarafından yaptırılmış. Bir diğer ismi “Kırmızı Yalı” olan Halet Çambel Yalısı’nda yaşayanlar arasında, 1836’da Osmanlı ordusunu yenileştirmekte görevli Alman General Helmut von Moltke’de var. Halet Çambel Yalısı, yalıya ismini veren tanınmış arkeoloji profesörü Halet Çambel’in ailesi tarafından 1930’da Fransa’ya göç eden bahçıvanbaşının vârislerinden satın alındı. Yalının yeni sahibi o zamanlar Berlin sefiri olan İsmail Hakkı Paşa’nın kızı Remziye Hanım’dı. Yalı, Remziye Hanımdan 1965 yılında miras olarak kızı Halet Çambel’e kaldı.

Yalı, Prof. Dr. Halet Çambel ve ailesi tarafından 1930’lu yıllardan itibaren kullanıldı. Halet Çambel ve Ağahan Mimarlık Ödülü sahibi olan eşi Nail Çakırhan yarım asırdan fazla bir süre bu yalıda yaşamasının ardından 2004 yılında yalıyı Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışladılar. Yalı, restorasyonun ardından “Halet Çambel ve Nail Çakırhan Arkeoloji, Geleneksel Mimarlık ve Tarih Uygulama ve Araştırma Merkezi” adıyla Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde araştırmacılara hizmet vermeye başladı.

Ayvazpaşazade Yalısı
İlk olarak Ermeni bir bankere ait olan yalıyı, 1915’te Giritli Ali Vafi Bey satın aldığı için “Ali Vafi Yalısı” olarak da bilinir. İki büyük cihannüması olan ve onların da her iki yanında, cihannümaların yavruları gibi duran iki küçük ışıklığı olan üç katlı yalı, Arnavutköy yalılarının en büyüğüdür…

Kaynak: Kültür AŞ